TATAR ADI ve ANLAMI
Tatar adı, çeşitli kaynaklarda farklı anlamlarda kullanılmıştır. "A. A. Suharev "Dağ kişisi"[1] Eremeev "Tat-ar"[2] Çin yıllıkları "Barbar-Vahşi"[3] Ermeni el yazmalarında "Okçu halk"[4] Kazamzin "Put (Ongun)"[5] Kaşgarlı "Tat-Yabancı", Belozerskaya "Tipter-Defter"[6] P. Karpini " Su Moğolu"[7] anlamında açıklamışlardır. Bu anlamların dışında Tatar adı ve anlamı ile ilgili birçok nazariye vardır.
İlim aleminin "Tatar" adını duyması, Moğolların, Rus topraklarını işgalleriyle belirginleşmiştir. Aslında Tatar adı Avrupa'da Cengiz Han'dan çok önce, Çin'deki Hıtay (Liao) sülalesi (907-1119) döneminden beri bilinmektedir. 1224 yılında, Avrupa üzerine yönelen yağma akınları ve katliamlar, halk üzerinde şok etkisi meydana getirmiştir. Şiddetli saldırılardan kaçan halk Moğollarla, Tatarları birbirinden ayıramadıkları ya da Moğollar öncü birlik olarak Tatarları gönderdikleri için Moğolları "Tatar" adıyla tesmiye etmişlerdir. Moğollarda yabancı kavimleri önden öncü birlik olarak gönderme hareketi Cengiz Han'ın bir stratejisiydi. Önden gönderilen öncü birliklerle muhtemel bir direnç tehlikesi kontrol edilir ve asıl saldırı daha sonra yapılırdı. Aynı zamanda Moğol ordusunda yer alan yabancı uyruklu askerlerin sadakati kontrol edilir ve Moğol ordusu asıl birliklerini muhafaza edebilirdi.
Zaten Moğol boylarındaki asker sayısı sınırlı idi Moğol ordusunu Uygur, Tatar, Türkmen, kökenli yabancı kavimler oluştururdu. Bundan dolayı, Cengiz Han hiçbir zaman için Moğol birliklerini önemli mücadeleler dışında ileri sürerek yıpratmamış, stratejik esirgeme planına daima önem vermiştir. Bu tarihten sonra Tatar adı, Moğol ordusunda bulunan bütün milletler için kullanılmaya başlanmıştır.[8]
Tatar ve Moğol tarihi üzerine araştırma yapan Çinli, Rus, Macar, Japon ve birçok Avrupalı araştırmacı, bu hataya düşerek Moğolları Tatar diye adlandırmışlardır.
TATARLARIN YERLEŞİM BÖLGELERİ ve KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ
Tatarlar bugünkü Moğolistan topraklarında Buir (Buyır)- Nur, Kulun-Nur (Nor) gölleri civarında yaşıyorlardı. Başka bir Çin yazmasında, Mançur'yanın garbında yaşayan Proto-Moğol, Mo-ho kabilelerinden asil bir soy olarak görülürler. "Li-Deyuy adlı Çinli 842 yılında Urmuz adlı Uygur'a yazdığı mektupta Tatarlardan bahsetmiştir. Ayrıca, 981 yılında Vang Yen t'e adlı elçinin Çin İmparatoruna takdim ettiği raporda da "Tatan" adlı kabileler zikredilmiştir".[9]
Yine başka bir kaynakta "VI-VIII. asırlarda doğu, kuzey ve uzak Asya topraklarında yaşayan Türk Kağanlıklarının halkı arasında Tatar isimli kabileler...".[10] den bahsedilmektedir. Göktürk ve Uygur kitabelerinde "Otuz-Tatar" olarak geçen Tatar grubu, Türk boylarına dahil edilmemişlerdir. Çin kaynakları da ittifakla Tatarları, Moğollarla akraba olarak zikreder. B. Ögel'e göre "Otuz-Tatarların", Moğolistan'da yaşayan Tatarlarla aynı olmaları büyük bir ihtimal dahilindedir. Fakat Uygur kitabelerinde de görüldüğü gibi Uygur kabilelerinin içinde yaşayan "Dokuz - Tatarların" Türk olmaları da mümkündür.
Kaşgarlı'da ve Hududü’l Alem'de Tatarların Türkçe bilmelerine rağmen Türk boylarından olmadıkları kendilerine has dillerinin olduğu belirtilmiştir. Moğol tarihi araştırmacıları, Tatarlar arasında Türk boylarının varlığını kabul etmektedirler".[11]
Z. V. Togan'a göre Tatar sözü, Moğol kabilelerinin ismi idi. Tatar ismiyle umum kabileler adlandırılmıştı.[12] "Tatarlar kendi aralarında üç gruba ayrılır: Ak Tatarlar (Pai-Ta), Kara Tatarlar (Hei-Ta), Kırgıy (Şen-Ta) iptidaî ve vahşi Tatarlar".[13] Tatarların bu üç grubu da içtimaî ve askerî yaşayış olarak büyük farklılık arzederler. Ak Tatarlar, güzel kıyafetli, medeni ve ana babalarına karşı hürmetlidirler. Ayrıca, Ak Tatarlar uzun yıllar Uygur Türkleri ile iç içe yaşamış ve Uygurların sürülerinin güdülmesi görevini ifa etmişlerdir. Gelenekleri yönüylede Türk adetlerine benzerlikleri vardır.
Kara Tatarlarsa, Cengiz Han'ın ataları olup, Onan ve Kerülen ırmakları havzasında çok iptidaî bir hayat yaşıyorlardı. Çin kaynaklarında da Moğolları, Kara Tatar adı ile Türklerden ayırma, bir adet halinde idi. Kara Tatarların yani Cengiz ahfadının içtimaî hayatları iptidaî törelere sahipti. Kara Tatarlar kayıtlarda, kırmızı yüzlü, büyük yanaklı (elmacık kemikleri çıkık) gözlerinin üstünde kirpikleri yok, sakalları çok seyrek ve dış kıyafetleri çirkin olarak tasvir edilmiştir. Kırgıy (iptidaî) Tatarlarsa, Kara Tatarlardan daha ilkel üretim tarzlarına sahiptiler, toplayıcılık ve avcılıkla maişetini temin eden bir grup olarak açıklanmıştır.
Tatarlar, Moğolistan coğrafyasında soğuk iklim şartları gereği, göçebe (nomad) bir hayat tarzı benimseyerek avcılık, hayvancılık ve sınırlı tarımla uğraşmışlardır. At ve çok sayıda koyun besleyen Tatarlar, bozkırların sonsuz genişliğinde, bağımsız olarak hareket eden boylardan biraraya gelmişlerdi. Bu boylar birbirleri üzerine yağma akınları düzenliyor ve siyasî bir birlik oluşturarak biraraya gelemiyorlardı. İçtimaî hayatlarında onları Türklerden ayıran başka bir özellikte kadınların toplumdaki aktivitesi olmuştur.
Anaerkil yapı, Moğollarla benzer özellik göstermesi hasebiyle, Tatarları diğer Asya kökenli konar-göçer patriarchate (ataerkil) kavimlerden ayırmaktadır.
TATARLARIN MENŞEÎ MESELESİ
Moğollar, siyasî birlik şuuruna ulaşıp büyük teşekküller oluşturana kadar Tatarlar, Moğollar üzerinde askerî güç olarak büyük tesir icra etmişlerdir. Hatta "Çin kaynaklarında 958 senesinde "Tatar Devleti" (Ta-tan-kuo)'nden bahsedilmektedir.[14] Moğollar, siyasî birlik şuuru ile "millet" olma bilincine ulaşınca, Tatarlarla şiddetli mücadelelere başlamışlardır.[15]
Birçok araştırmacı Tatarları, Moğol boyları içine dahil etmişse de ilmî yönden bu iddia kesinlik kazanmamıştır.[16] Hatta Tatarlar, 1164 yılında Çinli askerler ile beraber Buir-Nur civarında Moğolları yenmişlerdir. Tatarların, Moğolları yenilgiye uğratmaları ve akabinde Cengiz Han'ın babasını öldürmeleri bütün şiddetin üzerlerine yönelmesine sebebiyet vermiştir. Bunun üzerine Cengiz Han "Moğolların düşmanı olan Tatarların kadınlarını ve çocuklarını katlettirmiş "Nerede Tatar bulursanız kesin" diye emir vermiştir".[17] Cengiz Han uzun yıllar babasının intikamını alma düşüncesiyle hareket etmiş ve güçlenince Tatarları, Moğolistan toprakları için de tamamen kılıçtan geçirmiştir.
Bu katliam, 1202 (Dalan Nemürges) 1204 ve 1206 yıllarında üç kez tekrarlanmış Tatar (Ta-ta, Da-da) adı bir daha kaynaklarda görülmemiştir. Moğollardan üst üste üç kez öldürücü darbe yiyen Tatarlar, batıya yönelmeye başlamışlardı. 1202 yılından çok önceleri "... Kara Arabalı (Hi-eh e tzu) kabileleri ile Tatarlar, Uygurların sol vezirinin himayesi altına girmişlerdi ... 840'da Uygur Devleti büyük bir mağlubiyet ve katliam sonunda yıkılınca Kara Arabalı kabileler ile Tatarlarda parçalanıp etrafa dağılmışlardır...".[18] 840 darbesinde sonra Türk boyları ile iç içe yaşayan Tatarlar, batıya İdil, Ural, Kama ve Macar ülkesine yerleşmişlerdi.
Hun, Göktürk, Sabir (Suvar), Avar, Hazar, Bulgar, Kıpçak ve Peçenek boylarının göçü sırasında Tatarlarla beraber birçok kavim Avrupa'ya doğru sürüklenmiştir. Bu kavimler arasında, Juan-Juan, Hsien-pi, Kırgız, Wusun, Yüe-çi kökenli birçok kavim vardı. Şiddetli dalgalar halinde gelen göçler, Avrupa'da yaşayan milletleri yerle bir etmiş, vuruş gücü birçok milletin etnik olarak karışmasına sebebiyet vermiştir. Tatarların yoğunluğu belirgin olarak Bulgar devleti döneminde görülür. Bulgarlarsa, Hun, Sabir, Göktürk, Avar ve Hazar devletlerinden arta kalan nüvelerin devamı durumundadır. Her ne kadar Tatar adı ön plana çıkmamışsa da Tatarların İdil (Orta İdil), Ural ve Kama nehirleri bölgesinde askerî ve siyasî bir güç oluşturdukları görülür.
Ayrıca, birçok araştırmacı, Tatarları, Bulgarlara dahil ederek, dil ve kültür yönünden benzerliklerini açıklamıştır.[19] Tatarların ünlü tarihçilerinden olan Şehabeddin Mercanî ve Hadi Atlasî, Tatarların, Bulgarlara dahil olduklarını açıklamış, dolayısıyla kendilerini Türk olarak kabul etmişlerdir.[20]
Bulgar ve Kıpçak dilinin, dilciler tarafından Tatar diliyle büyük benzerlik gösterdiği ve Tatar dilinin bu dil grubunun tabii bir diyalektiği olduğu araştırmalar sonucu ortaya konmuştur.[21] Arkeologların araştırmaları da "Suvar ve Bulgar halkına has olan antropolojik özelliklerin Tatarlarla aynı olduğunu göstermiştir.[22] Sabir, Avar, Hazar, Bulgar, Kıpçak ve Peçenek devletleri arasında Tatarlar, Türk boyları ile karışarak kaynaşıp batıya sürüklenmişlerdir. Tatarlar daha sonra Moğol işgallerinin zorlayıcı etkisiyle, Avrupa sınırlarına ulaşınca, Deşt-i Kıpçak illerinde yerleşmişlerdir. Altın Ordu Devleti kurulup bu bölgeleri ele geçirince Türk ve Tatar boyları bu devletin sınırları içerisine dahil olmuşlardır.[23]
Altın Ordu Devleti’ni oluşturan üst idarî ve askerî tabaka Moğollar’dan oluşmuştur. Fakat, idare edilen kitle, yoğunluk itibariyle Bulgar, Oğuz, Hazar, Kıpçak, Başkırt, Macar ve Çuvaş kökenli Türkler’den meydana gelmiştir. L. Gumilev, N. Veselovskiy, M. Sefergaliyev, N. Karamzin, V. Tatitşçyev gibi araştırmacılar Altın Ordu'nun hakimiyeti altında bulunan boyların büyük çoğunluğunun Türk boylarının nüfus kesafeti ile oluştuğu fikrinde mütabıktırlar.[24]
Tatarlar asırlarca Türk boyları ve devletleri içinde kalarak evlenmeler ve kültürel etkileşim yoluyla Türkleşmişlerdir. Bu Türkleşme sürecinde İslâm dininde etkisi büyük olmuş Tatarları Slav ve Fin-Ogur kavimlerinden kültürel olarak ayırmıştır.
Aynı zamanda İdil, Ural ve Kama nehirleri bölgesi kavimler kapısının geçiş bölgesi olması hasebiyle adeta bir kavimler mezarlığıdır. İlmî olarak hiçbir milletin ariliği antropolojik yönden söz konusu olamayacağına göre işte bu seyir içinde Tatarlarında zamanla Türkleşmiş Asya kökenli boylardan oluştuğu söylenebilir. Tatarlar, İslâm dininin etkisiyle eski dinî inançlarını terketmiş ve bu bölgedeki kavimler içerisinde yoğrulmuşlardır. Asırlarca bu kültür yumağı içerisinde Türklüğü iyice perçinlenen Tatarlar etnik olarak ve dil yönünden hiçbir kayba uğramadan varlıklarını günümüze kadar korumuşlardır.
Tabiî olarak bu Türkleşme, bütün Asya kıtasına yayılan Tatarları içine almamaktadır. Türkleşme alanı Bulgarlar ve diğer Türk devletlerinin odak merkezi olan İdil, Ural ve Kama nehirleri bölgesi Tatarları için sözkonusudur. Tatarlar arasında diğer bölgelerde Hristiyanlaşmış Kreşin, Finlandiya, Sibir Tatarları gibi grupların yanı sıra şamanist Başkırt Tatarları da vardır. Asya'nın her yerinde Tatarları görmek ve bir Tatar birliğine rastlamak mümkündür.
Orta İdil, Ural, Kazan, Kırım, Sibir, Tuna, Tümen, İşim, Yalutor, İrtiş, Tobol, Tara, Buhara, Çat, Arinsk, Baraba, Tomsk, Penza, Kosturma, Sarıtav, Astrahan, Samarra, Ufa, Çubuksarı, Ryazan, Moskova, Stavropol, Nijgorod, Litva, Belorusya, Polşa, Fin, Mari, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Japonya, Çin, Türkiye, A.B.D., Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Balkan ülkeleri ve daha sayamayacağımız yüzlerce şehir ve ülke, Tatarların yerleşim bölgeleridir.
"1989 yılı sayım sonuçlarına göre (verilen rakamların Rus nüfus politikası gereği az olarak gösterilmiş olması muhtemeldir) S.S.C.B'de 6645588, Ukrayna'da 86789, Özbekistan'da 447678, Kazakistan'da 327871, Tacikistan'da 72168, Kırgızistan'da 70068, Türkmenistan'da 39243, Azerbaycan'da 28019, Belorusya'da 12352, Dış ülkelerde 50.000, Doğu Avrupa'da 30.000, Bulgaristan'da 6.000, Romanya'da 21.000, Polonya'da 1000, Finlandiya'da 1000, Asya şehirlerinde 20.000 Türkiye'de 10.000 Tatar yaşamaktadır".[25] Bugünkü nüfus, düşük doğum oranı (% 0.74) göz önünde tutularak 7.000.000 olarak tahmin edilmektedir.
Çin'de, Japonya'da, Avusturalya'da ve Amerika'da yaşayan Tatar sayısı ise tam olarak bilinememektedir. Tatarları tarihî seyir içinde güçlü kılan aralarındaki bağlılık ve teşkilatçılık yetenekleri olmuştur. Aynı zamanda askerî üstünlükleri tarihte kendilerine var olma hakkı tanımıştır. Bugün bile Tatarlar arasında aynı güçle devam eden teşkilatçılık ve askerlik yeteneğini görmek mümkündür. Fakat bu varoluş mücadelesi Tatarlara pahalıya mal olmuş asırlarca süren savaşlarda Tatarlar arasındaki erkek nüfusu % 35'e kadar inmiştir. Rus knezliği döneminden bugüne kadar Tatarlar, Rusların yer aldığı savaşlara (I. II. Dünya, Afganistan) fiilen katılmaya zorlanmış ve daima ön planda savaşmışlardır. Ruslar, Tatarların askerlik yeteneğini planlı bir şekilde kullanmış ve 1917 ihtilalinden sonraki ayaklanma girişimlerinide Tatar birlikleriyle bastırmışlardır.
Ayrıca Tatarların, Bulgar Devleti döneminden gelen ticarî yetenekleri, bulundukları yerleri ticarî merkezler haline dönüştürmüştür. Eski Kazan ve Bulgar şehirleri bugün bile ticarî canlılığını korumaktadır. Rusya'nın önde gelen Moskova, Leningrad ve Kiev gibi şehirlerinden sonra Kazan şehri önemli bir ticaret merkezidir. Rus (B.D.T) Federasyonu içinde gerek sanayi gerekse yer altı zenginliği ile Tataristan, Türk Dünyası içinde en önemli ilim ve ticaret merkezlerinden biri olmaya adaydır.
BİBLİYOGRAFYA
- Alekseev, P. V., Oçerki Proishojdeniya Tyurkskih Narodov Vostoçnoy Evropı v Svete Knoniologii/Voprosı Etnogeneza Tyurkoyazıçnıh Narodov Srednogo Povaljya, Kazan, 1971.
- Alişev, S., "Altın Ordu ve Kazan Hanlığının Halkı" Miras, 8/21, Kazan, 1993.
- Atlasi, H., Sibir Tarihi, Süyün Bike, Kazan Hanlığı, Kazan, 1993.
- Danzan, L., Altan Tobçi, Moskova, 1973.
- D' Ohsson M., Moğol Tarihi (Mütercimi: M. Rahmi), İstanbul, 1340, 1342.
- Eremeev, E. D., K. Semantike Tyurskoy Etnonimii, Moskova, 1970.
- Fahreddinev, R., Bulgar ve Kazan Türkleri, Kazan, 1993.
- Fahreddinov, R., Tatar Oğlu Tatarım, Çallı, 1993.
- Fahreddinov, R., Altın Ordu ve Tatarlar, Çallı, 1993.
- Gabeşinen, H., Mufassal Tarih-i Kavmi Türki, Ufa, 1909.
- Garipov, M. T., Mahmud Kaşgari i Kıpçakskie Yazıki Uralo-Povaljya /Sov. Tyurkologiya, 1972, No: 1.
- Gıymadi, H., "Orta İdil Boyu Halklarının Tatar-Moğol Boyun-duruğuna Karşı Mücadelesi Tarihinden" Sovyet Edebiyatı, Tataristan Sovyet Yazarları Millî Organı, Ocak, No: 1, Kazan, 1943.
- Halikov A. H., Biz Kimiz Tatar Mı Bulgar Mı ? Kazan, 1992.
- Hekimjanov, F., Sledi Dialektov v Yazıkah Pamyatnikov Voljskoy Bulgarii/Sov. Tyurkologiya, 1972, No: 4.
- İbn Batuta, Deşt-i Kıpçak Seyahati, Orenburg, 1917.
- Kalkan, M., Orta Asya Türk Devletlerinde Ordu ve Savaş Stratejileri, İzmir, 1995.
- Kerimullin, İ, E., Tatarlar, Kazan, 1991.
- Kıçanov, İ. E., Jizn Temuçjina,Dumavşego Pokorit Mir, Moskova, 1973.
- Kurat, A. N., IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadenizin Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara, 1972.
- Men-Da Bey-lu., Polnoe Opisanie Mongolo-Tatar, Moskova, 1976.
- Mercani, Ş., Mustafa Al-Ahbar Fi Ahvali Kazan ve Bulgar, Kazan, 1989.
- Ögel, B., "Tatar" İslâm Ansiklopedisi, C. XII, İstanbul, 1974.
- Simirnov, P, A., Voljskie Bulgarı, Moskova, 1951.
- Suharev, A. A., Kazanskie Tatarı, S. Petersburg, 1904.
- Togan, A. Z. V., Kısaca Türk-Tatar Tarihi, Kazan, 1992.
- Znamenskiy, P., Kazanskie Tatarı, Kazan, 1910.
KAYNAKÇA
[1] A.A. Suharev, Kazanskie Tatarı, S. Petersburg, 1904, s. 22-23.
[2] D.E. Eremeev, K. Semantika Tyurskoy Etnonimii, Moskova, 1970, s. 134, 135.
[3] E. Kerimullin, Tatarlar, Kazan, 1991, s. 18.
[4] A.A. Halikov, Kto Mı Bulgar İli Tatarı, (Biz Kimiz Bulgar mı Tatar mı?) Kazan, 1992, s. 24.
[5] A.A. Halikov, a.g.e., s. 26.
[6] E. Kerimiullin, a.g.e., s.17.
[7] Halikov, a.g.e., s. 24.
[8] H. Gabeşinen, Mufassal Tarih-i Kavmi Türki, Ufa, 1909, s. 242.
[9] R. Fahreddinov, Tatar Oğlu Tatarım, Çallı, 1993, s. 7.
[10] R. Fahreddinov, Altın Orda ve Tatarlar, Çallı, 1993, s. 7.
[11] S. Alişev, "Altın Orda ve Kazan Hanlığının Halkı" Miras, 8/21, Kazan, 1993, s. 55.
[12] A. Z. V. Togan, Kısaca Türk - Tatar Tarihi, Kazan, 1992, s. 130.
[13] Men-Da Bey-lu, Polnoe Opisanie Mongolo-Tatar, Moskova, 1976, s. 136; E.İ, Kıçanov, Jizn Temuç jina Dumavşego Pokorit Mir, Moskova, 1973, s. 62.
[14] B. Ögel, "Tatar" İslam Ansiklopedisi, C. XII, İstanbul, 1974, s. 32.
[15] M. Kalkan, Orta Asya Türk Devletlerinde Ordu ve Savaş Stratejileri, İzmir, 1995, s. XI
[16] A. N. Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz'in Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara, 1972, s. 119.
[17] M. D'Ohsson, Moğol, Tarihi (Mütercimi: M. Rahmi) İstanbul, 1340, s. 45; L. Danzan, Altan Tobçi, Moskova, 1973, s. 133.
[18] B. Ögel, a.g.e., s. 51
[19] R. Fahreddinev, Bulgar ve Kazan Türkleri, Kazan, 1993, s. 123; A.P. Simirnov, Voljskie Bulgarı, Moskova, 1951, s. 7; P. Znamensky, Kazanskie Tatarı, Kazan, 1910, s. 36.
[20] Ş. Mercani, Mustafad Al-Ahbar Fi Ahval Kazan ve Bulgar, Kazan, 1989, s. 53-122; H. Atlasi, Sibir Tarihi, Süyün Bike, Kazan Hanlığı, Kazan, 1993, s. 186; İbni Batuta, Deşt-i Kıpçak Seyahati, Orenburg, 1917 s. 20.
[21] F. Hekimjanov. Sledi Dialektov u Yazıkah. Pamyatnikov Voljskoy Bulgarii/Sovyet Tyurkologiya, 1972, No: 4; T.M. Garipov, Mahmut Kaşgari-i Kıpçakskie Yazıki Uralo-Povoljya/Sovyet Tyurkologiya, 1972, No: 1, s. 41.
[22] V. P. Alekseev, Oçerki Proishojdeniya Tyurkskih Narodov Vostoçnoy Evropı v Svete Kraniologii/Voprosı Etnogeneza Tyurkoyazıçnıh Narodov Srednogo Povolja, Kazan, 1971, s. 248.
[23] H. Gıymadi "Orta İdil Boyu Halklarının Tatar-Moğol Boyunduruğuna Karşı Mücadelesi Tarihinden" S.E.T.S.Y.M.O. Ocak, No: 1, Kazan, 1943, s. 74, 75.
[24] Fahreddinov, a.g.e., s. 11
[25] Halikov, a.g.e., s. 23,24.
Mustafa Kalkan
Kazan Devlet Pedegoji Üniversitesi, Tarih-Coğrafya Fakültesi Araştırma Görevlisi, Tataristan